Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaSvsgencGaleriLatest images       RADYOKayıt OlGiriş yap
Mayıs 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  
TakvimTakvim
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
En son konular
» MERHABA CANLAR
Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak Icon_minitimeCuma Şub. 20, 2009 2:27 pm tarafından clkturanay

» Ben çaktım, O çaktı!
Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak Icon_minitimePerş. Şub. 05, 2009 11:16 pm tarafından By_H@cKeRo

» Erzurumlu Uyanık bektaşi:)
Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak Icon_minitimePerş. Şub. 05, 2009 11:14 pm tarafından By_H@cKeRo

» Anadolu Aleviligi
Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak Icon_minitimePerş. Şub. 05, 2009 11:11 pm tarafından By_H@cKeRo

» aleviliğin yok sayılan değerleri
Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak Icon_minitimePerş. Şub. 05, 2009 11:10 pm tarafından By_H@cKeRo

» Alevi Hukuku
Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak Icon_minitimePerş. Şub. 05, 2009 11:09 pm tarafından By_H@cKeRo

» Aleviliğin Mezhep Anlayışındaki Yeri
Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak Icon_minitimePerş. Şub. 05, 2009 11:08 pm tarafından By_H@cKeRo

» Alevilik Nasıl Doğdu ve Yayıldı?
Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak Icon_minitimePerş. Şub. 05, 2009 11:07 pm tarafından By_H@cKeRo

» Aleviliğin oluşum Tarihi
Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak Icon_minitimePerş. Şub. 05, 2009 11:06 pm tarafından By_H@cKeRo

» Sivas Madımak Oteli 2 Temmuz 1993
Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak Icon_minitimePtsi Ara. 22, 2008 7:10 pm tarafından 044aylın

» senden oldu
Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak Icon_minitimeCuma Eyl. 26, 2008 9:22 pm tarafından susarak__ozluyorum

» HASRET GÜLTEKİN
Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak Icon_minitimeÇarş. Eyl. 03, 2008 5:23 pm tarafından susarak__ozluyorum

Sosyal yer imi
Sosyal yer imi reddit      

Sosyal bookmarking sitesinde Sivas Gençlik adresi saklayın ve paylaşın

Sosyal bookmarking sitesinde adresi saklayın ve paylaşın
Kimler hatta?
Toplam 2 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 2 Misafir

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 148 kişi Ptsi Tem. 31, 2017 2:22 am tarihinde online oldu.
Anahtar-kelime
Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama

 

 Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 19
Kayıt tarihi : 15/08/08

Oyuncular
Oyun Bölümü:

Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak Empty
MesajKonu: Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak   Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak Icon_minitimePtsi Ağus. 18, 2008 3:18 pm

Alevilik



Aleviliğin oluşumu ile ilgili olarak iki farklı görüş bulunmaktadır.


Birincisi ;

Aleviliğin İslamiyetle birlikte başladığı ve Hz.Ali ve onun soyundan gelen imamlarla birlikte Aleviliğin oluştuğu şeklindeki görüşdür.

Hz. Muhammed’ in , ölümünden sonra damadı ve amcasının oğlu olan Hz.Ali ‘ nin halife olmasını vasiyet ettiği bilinmektedir. Ancak bu vasiyetin uyulanmamasıyla başlayan sürtüşmeler Hz.Ali’ nin ve oğulları Hasan ile Hüseyin’ in öldürülmesinin de içerisinde yer aldığı olaylarla sürmüş ve İslamiyet deki büyük ayrılığı başlatmıştır.

Bir tarafta, Hz.Ali ve onun ehlibeytine bağlı olan insanlar ki bunlar Aleviler,

Diğer tarafda ise Muaviye ve onun oğlu Yezit tarafında yer alan sünniler yer almışlardır.

Yalnız burada Hz. Ali ve Ehlibeyt inin yanında yer alan ve İslamiyet içerisinde Şİİ olarak bilinen bir grup bulunmaktadır ki (Örn. İran) bunların İslamiyet, Hz. Ali ve Ehlibeyt e bakış açısı, yorumlama şekli ile Anadolu ve Balkanlarda bulunan Alevi-Bektaşilerin İslamiyete, Hz.Ali ve Ehlibeyt e bakış açıları ve yorumlama şekilleri birbirinden farklıdır. Örnek: Bir tarafta Şii olan ve katı İslam anlayışını uygulayan İran İslam Cumhuriyeti ve diğer tarafta Türkiye Cumhuriyetindeki uygulamaları bile reddeden, katı bulan Modern Anadolu Alevileri

İran örneğinde olduğu gibi Şiilerin İslamiyete bakış açıları bilinmektedir. Konuyu daha iyi anlamak için Alevi-Bektaşilerin İslamiyete bakış açılarını ve Anadolu Aleviliği konusundaki açıklamaları okumak gerekmektedir.


İkinci Görüş ;


Aleviliğin oluşumu hakkında ortaya atılan ikinci görüş ise, Orta Asya ‘ dan göçe başlayan şaman Türkler, yüzyılar süren bu göç esnasında karşılaştıkları yerlerdeki dinler ve kültürlerle birlikte Anadolu’ ya gelirler. Anadolu’ ya geldiklerinde burada bulunan yerli kültür ve dinlerin de etkisin içinde bulunduğu bir ortak Anadolu sentezi oluştururlar, buna da Anadolu Aleviliği denir. Bu oluşturulan sentezin içinde İslamiyetin şii unsurları ile birlikte, zerdüşlük, Budizim, Mani dini, Yahudilik ve çoğunlukla da şamanizm in etkileri gözükür. Orta Asya’ nın Kam’ı Anadolu’ da DEDE olur, Davulu SAZ olur. İkinci görüşe göre Alevilik, sadece bir inanç değil aynı zamanda bir kültür , bir yaşam biçimidir.


Alevilik ; İnsanı merkezine koyan, (İnsanı merkez alan) Anadolu’ ya özgü, eşi ve benzeri olmayan bir felsefe, bir inanç, bir yaşam biçimi, bir kültür, bir öğreti ve hatta bunların tümünü de aşan bir toplumsal olgudur.
Alevilik Orta Asya, Ön Asya, Orta Doğu ve Mezopotamya kökenli birçok din, inanç, ve öğreti ve kültür mirasının, Anadolu’da uzun bir süreçte, değişik sos yo-ekonomik ortamlarda yeniden yapılanmasıyla oluşmuş, bağdaştırmacı, (senkretik) ve kamu tanrıcı (panteist) bir inanç sistemi, kültür, yaşam biçimi ve felsefesidir.
“Her şey eşittir ve birdir,” anlayışıyla doğada / evrende varolan “varlıkların birliği” felsefesini savunan Alevilik tarihsel ve toplumsal bir olgu, bir gerçeklik olan Aleviliği tek bir din ya da inanç yapısı içinde düşünmek ve yorumlamak olanaklı değildir. Çünkü, Alevilik kendine özgü bir inançtır.
Alevi felsefesi, maddi olan “ben” ile ideal olan “ben” arasındaki ilişkinin tasarımını yapar ve açıklamaya çalışır. Kabul ettiği hoşgörü, insancıllık (hümanizm) ve “her şeyde birlik” arayışı ve anlayışı nedeni ile de evrenseldir.

Alevilik bu dünyayı, insanı sosyal toplumu, gelişimi, değişim ve eşit paylaşımı, aydınlanmayı esas alır.

İnançlarının tüm gerekleri ve ritüellerini, ibadet biçimi olarak kabul ettikleri “cemlerde”, “cem” leri de “cemevleri” nde dedelerin önderliğinde gerçekleştirirler.

Sonuç olarak ; Alevilik tanrıyı, evreni ve insanı kendince algılama ve yorumlama biçimidir.


KIZILBAŞLIK NEDİR



Kızılbaşlık teriminin kökenine ilişkin çok çeşitli görüşler vardır. Kızılbaşlık terimine özel anlam yükleyen ve kendisiyle özdeşleştiren Türkmenler olmuştur. Kürşat KARACABEY bu konuya ilişkin uzunca bir yazı yazmıştır.

Biz burada kısaca Aleviler, Kızılbaşlığı nasıl algılıyorlar ona değineceğiz. Prof.Dr. Emel Esin ve Dr.İsmail Kaygusuz; Çin, Arap ve Rus kaynaklarına dayanarak verdikleri bilgilere göre: Alevi terimini Orta-Asya’da Türkler ilk kez bugünkü anlamıyla 9.yüzyılın ilk çeyreğinden sonra kullandıklarını iddia etmektediler.


İslamiyeti, Türk töre ve inanç potasında eriten Türkler, yeni senteze (alışıma)’da, Emevi ve Abbasi İslam anlayışından ayırmak için, muhalefetteki Hz.Ali yanlı bir ifade ile Alevilik demişlerdir. Türk destanlarında Hz. Ali ile Gök-Tanrı özdeşleştirilmiştir.

Alevilik mezhepten ve tarikatten daha çok bir “Akılcı Tasavvuf Yolu”nu içerir. Yüzlerce yıl süren göç dalgaları halinde Anadolu’ya gelen Türkler; akılcı inanç ekolüne sahip oldukları için Alevilik yeni anayurtlarında yetersiz kalır. Bu kavram yerine siyasi iktidarı da hedefleyen yeni bir terim ile kendilerini ifade ederler. O da Kızılbaşlık’tır.


Kızılbaşlık siyasetinin temellerini Hâce Bektaş Veli Dergâhı Postnişini Balım Sultan (1458-1519/20) ile Şah İsmail Hatayî (1487-1524) atmışlar ve teorize etmişlerdir. Anadolu Alevi ve Bektaşi Türkmenleri’nin derleniş ve toparlanışlarının: Birincisini, Baba İlyas Horasanî (?-1240); İkincisini, Sultan Hünkâr Hâce Bektaş-ı Veli (1209/10-1271/2); Üçüncüsünü, Şeyh Bedreddin (1357-1420); Dördüncüsünü ise Şah İsmail Hatayî gerçekleştirir. Kızılbaşlık siyaseti; Anadolu’da yapılan Seyyid Ocakları mensubu dedeler ile Türkmen Aşiret, Oymak ve Oba Beyleri’nin katılımıyla iki “TÜRKMEN KURULTAYI”nda somut uygulanabilir hale gelmiştir. Her iki toplantıya da Şah İsmail başkanlık etmiştir. Birincisi, Erzincan-Tercan’ın Sarıkaya yaylasında 1500 yılında gerçekleşmiş; alınan karar sonucu, “SAFEVİ TÜRK KIZILBAŞ DEVLETİ” kurulmuştur. İkincisi; yine Şah İsmail’in başkanlığında Sivas’ın Yıldızeli’ne bağlı Banaz-Bedirli arasındaki 1509 yılında yapılır. Bu toplantıda yeni kurulmuş devletin askeri ve politik stratejisi tartışılır. Devletin sınırları; Batı’da Fırat-Dicle Irmağı’ndan; Doğu’da Aral Gölü-Ceyhun Irmağı’na kadar ki coğrafi bölgeyi kapsayacak şekilde belirlenir.


Bu iki kurultayla Kızılbaşlık toplum projesi ve devlet sistemi belirlenerek uygulamaya koyulur. Şah İsmail: “Yüreği dağ, Bağrı kızıl yakut gibi kan olmadan, Kızılbaş olmak kimsenin haddi değildir” der. Fakat bu Kızılbaşlık tasarımı, Şah İsmail’in 23.5.1524 yılında Hakk’a yürümesiyle son bulur. Safavi Türk Kızılbaş Devlet erkinden, Türkmen Beyleri giderek dışlanır ve yerlerini, Selçuklular’dan bu yana sürekli devlet yöneticisi çıkarmış Fars kökenli aristokrat ailelerden gelen bürokratlar ve Şii mollalar alır. Türkler yurdu olan bugünkü Güney Azerbaycan sömürge statüsünde kalır. Sonuçta Safevi Devleti bir Fars (İran) devleti olur. Şah İsmail sonrası Kızılbaş Türkmenler yer yer “muhalif düzeyde” başkaldırmalarına karşın başarılı olamamışlar, Osmanlı devlet yöneticileri kanlı bir şekilde ayaklanmaları bastırmıştır.


Anadolu Türkmen Oymaklarının ve Dede Ocaklarının “Kızılbaşlık Toplum Projeleri” de Şah İsmail sonrası “ütopya” olarak yerini “Mehdi beklentisi”ne bırakır ve “tefekkür dönemi”ne girilir.

Avrupa devletlerinin azınlıklar meselesini dayatmasından sonra Osmanlı Devleti; 1839 Gülhane Hattı Hümâyûnu ilanına müteakip “Alevi Türkmenleri” İslam dairesinde kabul eder.


Kızılbaşlık tanımına gelince: Alevi-Bektaşi inanç ve kültür öğretisinin, toplumsal yaşam tarzının; siyasallaşmış doktrinel adına ve devlet iktidarını amaçlayan stratejik hedefine; sosyo-ekonomik toplumsal kuramının uygulama düzeninin sistemine KIZILBAŞLIK denir. Yani Alevilik öğretisinin; toplumu bilgi ve becerilerisiyle yönetme, iktidar erkiyle uygulama modeline Kızılbaşlık sistemi denir.

Bugün ise Alevilik ve Kızılbaşlık özdeş hale gelmiştir.

Destanlardan ve çeşitli kaynaklardan Oğuz Türkmenleri’nin “kızıl börk”, siyah libas ve 40 cm. boyunda ökçesiz sivri burunlu “kızıl çizme”ler giydiklerini bilmekteyiz. İbni Bibi ve Prof. Fuat Köprülü; Babailer İsyanını, "Siyah libaslı, kızıl börklü, ayakları çarıklı” Türkmenlerin, Karamanoğlu’nun komutasında Konya’yı istila etmelerini, Bektaşilik ceryanını, Safevi İmparatorluğunun kurulmasını, Heterodoks Göçebe hareketleri olarak değerlendirmektedir. Horosan’da, Selçuklu İmparatoru Sancar'a isyan eden Türkmenleri de aynı sosyal tipi temsil eden zümreler olarak değerlendirmektedir.



OCAK NEDİR



Genel olarak “Ocak” kavramını dedeler ve araştırmacılar arasında net biçimde ortak bir görüş çerçevesinde tanımlamak çok zor gözükmektedir. Türkmen beyleri ya da çocukları Hz. Ali soylular ile evlenmişlerdir. Bu evliliklerden doğan çocuklardan bazıları süreç içinde “Müştehid” olurlar. İşte, bu Ali soyluların hanesine, çevresel inanç merkezine ve ekolüne “ocak” diyoruz. Tarihsel ve sosyal bilim açısından ocak . Türkler, İslamiyeti kabul ettikleri zaman eski inanç kurumlarını da aynen koruyarak, yeni dinlerine uyumlu hale getirmişlerdir. Gök-Tanrı’nın yeryüzündeki temel unsurları; ülkenin sahibi olan hakan ve hatun imparatorluğu kuran aile, çevresindeki beyler aristokrat zümreler, kam ve şamanlardır. Eski Türk dinlerindeki ruhban zümreleri; kam, şaman, çöğür çalan bahşi, yerini dede, baba, zakir, hace, kul gibi ırsiyet ve nesep zilliyetinin gözetildiği din uluları alır.


Emevi ve Abbasi zulmünden kaçan Hz. Ali soyluları Türk Beylerine sığınırlar. Türkler ile evlenen seyyid ve seyidelerden olan çocuklardan yetkin olanlar kendi adları, haneleri etrafında, Türk’lerdeki ‘ocak kültü’ çevresinde; şeyh, baba ve dede adıyla, ‘seyyid ocağı’ ekolünü yaratmışlardır. Orta-Asya Eski Türkleri’nde ruhani, kutsal kabul edilen (Kam, Şaman, Bahşi) ailelerin oturduğu mekana “ocak” denirdi. Ocak sahibi aileyede “Ocaklı ya da Ocakzade” denilirdi. Türkler İslamiyeti kabul ettiklerinden sonra, Hz.Muhammed’in kızı Hz.Fatıma ve Hz.Ali soyundan gelenleri kutsal kabul ederek, onları eski inançlarının merkezlerine oturtarak, bir şaman, kam, bahşi gibi algılamışlardır. Hz.Ali soyu dinsel önderlerin evlerinede “Ocak” denilmiştir. Ocak kavramını da yine ilk kez 12.İmam Muhammed Mehdi’nın büyük gaybından sonra; Müştehid Ali soylular zatlar için Türkler, ekol, mektep, içtihat-evi anlamında kullanmışlardır. Orta-Asya’da ilk Ocaklardan Ahmet Yesevi’in mürşidi olan Arslan Baba’nındır. Yine Anadolu’da ilk Ocak, Seyyid Battal Gazi Ocağıdır.


Tarihsel ve soysal veriler ya da dönemim yetkililerince verilen belgeler, ocakzâde ailelerin ellerinde bulunan tarihlerine ve soylarına ilişkin belgeler farklılıklar arz etsede, genel olarak başka veri olmadığı için doğru kabul etmek zorundayız. Bunun yerine başka bir şey koyamayız. Türkiye’de bir ocakzade dede olmanın geçmişte ve günümüzde ne anlama geldiği anlamamız, siyasi ve sosyal etkinliğini baz alınca daha iyi anlaşılacaktır. Ocaklar tarihte Alevi Türkmen topluluklarını birarada tutarak güvence altına alıp, törelerini yaşama geçiriyorlardı. Alevi Türkmen geleneği, Oğuz Boy yapılanmasına benzer bir soy ağacıyla başlar, sosyal konum sıralamasıyla, statü ve çeşitli görevlerin belirlenmesini düzenlemektedirler. Alevi adab ve erkânı kurumlaşması Alevi Dede Ocağı’na göre şekillenmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hbsivasgenclik.yetkinforum.com
 
Alevilik-Kızılbaşlık-Ocak
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: ALEVİLİK :: Alevilik-
Buraya geçin: